Kutsal Topraklarda Riyâkârlığın Gölgesi

Kutsal Topraklarda Riyâkârlığın Gölgesi: Zem Zem Tower’dan Gazze’ye

Kutsal Topraklarda Riyâkârlığın Gölgesi
Zem Zem Tower-Mekke

Bir zamanlar Mekke’ye varan yürekler sadece Allah’a yaklaşmayı umardı. Şimdi ise göğe uzanan dev kuleler, Allah’ın evinin gölgesini bile yutuyor. Zem Zem Tower… İsmi zemzem, yani en kutsal su. Ama mimarisi bir kapitalizm anıtı. İslam’ın kalbine gömülen bu beton kule, çağımızın simgesidir: Gösteriş, ticarileşme ve kutsalın metalaştırılması.

Kâbe’nin Gölgesinde Satılık İman

Zem Zem Tower sadece bir otel değil. Üst katlardan Kâbe’ye bakmak, altın süslemeli suitlerde iftar açmak, lüks markalardan hac hatırası almak… Tüm bunlar, ibadetin değil, imajın peşinde koşan bir toplumun aynasıdır. Kâbe, tevazuya çağırırken; onun yanında yükselen bu kuleler, kibri davet ediyor. Ve biz Müslümanlar, ibadeti bile lüks ambalajlarla pazarlamaya başladık.

Riyâkâr Tepkiler: Kur’an Yakıldığında Ayaktayız, Ama Gazze Suskun

Kur’an-ı Kerim yakıldığında sosyal medya inliyor, karikatür yayınlandığında meydanlar doluyor. Ama Gazze’de bir çocuk öldüğünde sadece istatistik güncelleniyor. Bu nasıl bir çelişki? Kitaba olan sevgi gerçekse, o kitabın “bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir” buyruğu neden unutuluyor? Neden Kur’an’ı korumak için ses çıkaranlar, o Kur’an’ın savunduğu mazlumlar için susuyor?

Kur’an’da Riyâ: Münafıklar İçin  Ayet

Modern çağda Müslüman görünmenin, Müslüman olmaktan daha önemli hale gelmesi, Kur’an’ın tarif ettiği münafık psikolojisinin çağdaş bir yansımasıdır. Allah bu durumu Nisa Suresi’nde şöyle haber verir:

“Şüphesiz münafıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Oysa Allah, onların oyunlarını başlarına geçirir. Namaza kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.”

— Nisa, 4:142

Bu ayet, bugünün Müslümanına doğrudan bir aynadır. Namaz bile gösterişe dönüşebiliyorsa; oruç, hac, sadaka gibi diğer ibadetlerin sosyal medya malzemesi yapılması sürpriz değildir. Allah, amelin değil, niyetin şahitliğini esas alır. Çünkü gösterişle yapılan her şey, kulun gözünü boyasa da Allah’ın terazisinde boştur.

Sadece Gördüğümüzü Savunuyoruz

Kur’an’a yapılan saldırıya öfke göstermek elbette meşrudur. Ama ihlâs, sadece görünenin değil, görünmeyenin de arkasında durmaktır. Riyâ burada devreye giriyor. Çünkü gösterilen karikatüre öfkelenmek kolaydır. Ama hiç gösterilmeyen Gazze’nin, Sudan’ın, Keşmir’in, Doğu Türkistan’ın sessiz çığlığına kulak vermek zordur. Çünkü orada alkış yok, beğeni yok, görünürlük yok.

Kur’an Yere Düşerse Eğiliyoruz, Ama Hayatımızda Düşünce Üzerinden Atlıyoruz

Bu çağda Kur’an sadece bir sembole indirgeniyor. Raflarda en güzel yerde, ama hayatta hiçbir yerde değil. Onun için öfkeleniyoruz, ama onunla yaşamak için çabalamıyoruz. Bu da riyâdır: Görünene hürmet, görünmeyene ihanet. Oysa Allah, niyete bakar, poza değil.

İslam Dünyasında Gerçek Tepki Nerede? 

Dünyada savaşlarda, işgallerde, darbelerde öldürülen milyonlarca Müslüman unutuluyor. Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya… Sayılar değişiyor ama acı ortak: Sessizlik. İslam alemi, kendi içindeki zulme gözlerini kapatıyor. Ama Batı’da bir dergi karikatür bastığında ayağa kalkıyor. Bu duyarlılık değil, seçilmiş öfkedir. Çünkü medya görünür kıldığında kızıyoruz, görünmezse unutuyoruz. Riyâ tam da budur.

 Riyâ ile Yükselen Her Şey, Hakikat Karşısında Yıkılır

Zem Zem Tower gibi yükselen ibadetler, eğer kalpte tevazu taşımıyorsa, sadece birer beton yığınıdır. Kur’an’ı yakana kızmak kolay, onu hayatına geçirmemek daha büyük bir ihanettir. Gazze’ye susup karikatüre öfkelenmek, dinî hassasiyet değil; kolektif gösteridir. Bu çağda Müslüman’ın imtihanı görünür olmak değil, samimi olmaktır.

Soru basittir: Allah katında neyiz?

İÇünkü asıl hakikat, sadece Allah’ın gördüğüdür.

İlgili Haber
Barış İçin Kitap Değişiminde Kur’an’ın Almanca Tercümesi Hediye Edildi