AB liderleri genişleme ve göç konusunda anlaşamadı

AB’nin stratejik geleceği, göç ve genişleme konularını görüşmek üzere İspanya’nın Granada kentinde gayriresmi toplantıda bir araya gelen AB liderleri, genişleme ve göç konusunda yaşadıkları derin görüş ayrılıklarını aşamadı

AB liderleri genişleme ve göç konusunda anlaşamadı

Rusya ve Ukrayna savaşının sarstığı jeopolitik gelişmelere ayak uydurmak için Batı Balkanlar ve Ukrayna’ya doğru genişlemek isteyen Avrupa Birliği’nde derin görüş ayrılıkları ve tartışmalar yaşanıyor.

AB’nin stratejik geleceği, göç ve genişleme konularını görüşmek üzere İspanya’nın Granada kentinde gayriresmi toplantıda bir araya gelen AB liderleri bu konuda yaşadıkları ihtilafı gideremedi.

Polonya ve Macaristan’ın başını çektiği bir grup ülke, hem göç anlaşması, hem de genişleme kararının AB’ye getireceği finansal yük ile sektörlere yapacağı olumsuz etki nedeniyle, AB yönetimini sert eleştirdi. Tartışmaların sonunda göç anlaşması üzerinde uzlaşma sağlanamadı.

İspanya’daki AB toplantısı, göç ve genişleme konularında Doğu Avrupa ülkeleri ile diğerleri arasında tam bir çatışmaya sahne oldu.

Alman ve Fransız 12 uzmandan oluşan heyet, "AB genişleme"raporunda, 2030 yılında Avrupa’nın 30 veya daha fazla üye ile yoluna devam edebilmesi için, yapısal ve kurumsal köklü değişiklikleri getirecek radikal reformların hayata geçirilmesini ‘şiddetle’ öneriyor.
İLGİLİ HABERLER

Paris ve Berlin’den "AB genişleme" raporu: Uzmanlar "çok çemberli Avrupa’ya geçiş planı" önerdi

Özellikle Polonya ve Macaristan, yeni göç anlaşmasına itirazlarını hem zirve girişinde medya önünde, hem de içeride yüksek sesle dile getirdi. Üye ülkeler arasında göçmenlerin Avrupa ülkeleri arasında dağıtılmasına ilişkin maddeler içeren Avrupa Göç ve İltica Paktı'nın ek düzenlemesi üzerinde uzlaşmaya vardıktan iki gün sonra, Macaristan Başbakanı Victor Orban, zirve öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamada sert konuştu.

Üslup sertleşti: ‘Tecavüz’, ‘dikta’…

Orban, yeni anlaşmayı ‘tecavüz’ olarak nitelendirdi ve “Bu, Polonya ve bize tecavüzdür. Yasal bir tecavüzdür bu. Hoşlanmadığınız bir şeyi kabul etmeye zorluyorsanız, uzlaşma aramıyorsanız, anlaşma nasıl mümkün olabilir? Bu imkansız" dedi.

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de, "Brüksel ve Berlin'den gelen diktalardan korkmuyoruz. Yasadışı göçmenlerin dağıtımı sisteminin bize dayatılmasını reddediyoruz” diye konuştu. İçerde Varşova ve Budapeşte’ye bazı Balkan ülkeleri de katıldı.

Öfkelendiren anlaşma

AB Büyükelçileri, zirveden önce, geçtiğimiz Çarşamba günü yapılan Genel İşler Konseyi’nde, üye devletlerden birinin sınırlarına göçmen "kitlelerinin" gelişiyle bağlantılı "istisnai bir durumla" karşı karşıya kalması durumunda, Üye Devletler arasında zorunlu bir dayanışma mekanizması kuran bir düzenleme üzerinde anlaşmaya vardı. Buna göre yoğun bir göç dalgası yaşandığında, AB Komisyonu göçmenleri büyüklüklerine göre üye ülkelere pay edecek. Eğer Polonya ve Macaristan kendi payına düşen göçmenleri almazsa, onları alan ülkeye her göçmen için 20 bin Euro ödemek zorunda kalacak.

Ukrayna'dan gelen mülteciler Berlin'deki eski Tegel havaalanında inşa edilen varış merkezinde (20 Mart 2022)
İLGİLİ HABERLER

Almanya: ''Göç konusunda Türkiye ile daha yakın işbirliği gerekiyor''


AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve üye devletlerin temsilcileri tarafından imzalanan metinle, geleneksel sığınma prosedürlerinden farklı olarak, göçmenler için ‘daha az koruyucu olan’ yeni bir sistem getiriliyor. Polonya, Avrupa Parlamentosu ile müzakerelerin konusu olması beklenen Avrupa Göç ve İltica Paktı'nın kabul edilmesi için oy birliği aranmasını istedi. Ancak üye devletler tarafından bu öneri geri çevrilerek, Polonya'nın talep ettiği gibi oybirliğiyle değil, anlaşmaların öngördüğü şekilde nitelikli çoğunluk ile onaylandı. Polonya’nın yanı sıra Macaristan metne karşı oy verirken, Avusturya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti ise çekimser kaldı.

Türkiye, Tunus ve Libya’ya daha fazla maddi yardım

Yeni göç anlaşması, özellikle düzensiz göçle "derhal ve kararlı bir şekilde" mücadele edilmesi ve düzensiz göçmenlerin "geri dönüşlerinin yoğunlaştırılması" ihtiyacını vurguluyor. Aynı zamanda AB'nin, bu ülkeden göçmenlerin gelişini azaltmak amacıyla Temmuz ayında Tunus ile imzalanan gibi "menşe ve geçiş ülkeleri ile karşılıklı yarar sağlayan küresel ortaklıklar" kurma kararlılığını da teyit ediyor. Bu bağlamda, Türkiye, Libya ve Tunus’a göçmenlerin geri çevrilmesi için “öngörülenden daha fazla maddi yardım” yapılması da öngörülüyor.

Genişleme ve Ukrayna kavgası

Önümüzdeki on yılda, 9 yeni ülkeyi AB’ye almaya hazırlanan AB içinde, genişleme de kırılma yaratan bir başka konu olarak ön plana çıkıyor. AB yönetimi, Ukrayna savaşının değiştirdiği yeni dengeler ışığında Avrupa’nın Balkanlar’a ve Ukrayna’ya kadar genişlemesini öngörüyor. Bu çerçevede Ukrayna ve Moldova’nın yanı sıra, Balkan ülkeleri Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Karadağ ve Sırbistan ile Gürcistan ve Kosova'nın da AB’ye katılması için hazırlık yapıyor.

Kasım ayı başında 9 ülke ve Türkiye için iki ayrı genişleme raporu hazırlayan Komisyon, Aralık zirvesinde Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerinin açılıp açılmayacağına karar verecek olan liderlere genişleme planının ilk taslağını sundu.

Başta Ukrayna olmak üzere bu yeni üyelerin katılımı, Birliğin üst düzey yetkililerinin güçlü desteğini alıyor. Zirvede, Komisyon ve Konsey başkanları 2030’dan itibaren AB’nin genişlemesinden yana olduklarını açıkladı. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, zirvede ülkeleri AB'yi genişletmek için anlaşmalarda değişiklik yapılmasını "beklememeye" bile davet etti. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ise Ukrayna, Moldova ve Balkan ülkelerine "2030 yılına kadar hoş geldiniz demek istediğini” belirtti.

Ancak zirvede tüm liderler aynı fikirde olmadığını gösterdi. Hollanda Başbakanı Mark Rutte, ülkelerin hazır olmadığını dile getirirken, Portekiz, henüz bir takvim belirlenmemesi gerektiğini savundu. Zirvede liderler, “önce yapısal reformlar, ardından genişleme mi” yoksa, “genişlemeyle eş zamanlı reform mu?” görüşü arasında bölündü.

Almanya ve Fransa, ‘önce reform’ diyerek, AB'de gerekli kurumsal reformların gerçekleştirilmesi koşuluyla 2030 son tarihi hedefini paylaştıklarını bildirdi.

Ukrayna üyeliğinin maliyeti

Ancak genişleme konusunda en sert tartışma yeni üyelerin katılması için gereken bütçe harcamaları sırasında yaşandı. Financial Times Gazetesi tarafından yayınlanan bir araştırma sonucunda, Ukrayna'nın katılımı en büyük zorluklardan birini temsil ediyor. Buna göre, AB’nin Ukrayna’yı kendi standartlarına çekebilmek için "yedi yılda yaklaşık 186 milyar Euro" ödemesi gerekiyor. Mevcut tüm adayların entegrasyonuna gelince, Financial Times’a göre, bu genişleme Birlik bütçesinde yüzde 21'lik bir artış anlamına gelen "256,8 milyar Euro’ya" mal oluyor.

Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi İspanya’nın Granada kentinde yapılıyor.
İLGİLİ HABERLER

İspanya'daki Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi Erdoğan ve Aliyev’siz başladı

Özellikle Ukrayna’nın nüfusu ve tarım yardımlarından alacağı pay, Doğu Avrupalı ve Baltık ülkelerini endişelendiriyor. Financial Times'a göre Ukrayna, "ortak tarım destek fonundan 96,5 milyar Euro” almaya hak kazanacak.

Üstelik bugün "Birlik içindeki 'en yoksul' olarak kabul edilen birçok ülke, artık ‘net yararlanıcı’ olmaktan çıkıp, ‘bütçeye katkıda bulunan taraf’ haline gelecek. Ukrayna, 40 milyon vatandaşı ile, Avrupa sübvansiyonlarının büyük bir kısmını toplayacak. Üstelik buna Ukrayna’daki sistemli yolsuzluk da eklenince, bir grup AB üyesi Ukrayna’nın AB’ye katılmaya hazır olmadığında ısrar etti.