Zirve Sonrası Belirsizlik
Zirve Sonrası Belirsizlik: Ukrayna’da Barış mı, Yeni Bir Savaş Dalgası mı?

Ukrayna savaşı, artık yalnızca Kiev ile Moskova arasındaki bir çatışma değil. Washington, Brüksel ve Berlin’de alınan kararlar, savaşın seyrini doğrudan belirliyor. Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray’da gerçekleşen zirve, bu açıdan kritik bir dönüm noktasıydı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve Batılı liderlerin katıldığı görüşmeler, dünya kamuoyunda büyük beklenti yarattı. Ancak zirvenin ardından şu soru gündeme oturdu: “Bundan sonra ne olacak?”
Üç Senaryo: Görüşme Tiyatrosu, Barış Umudu veya Batı’da Çatlak
Zirveden çıkan tabloyu üç olasılık özetliyor. Birinci ihtimal, toplantının sadece bir “siyasi gösteri” olarak kalması. Batılı liderlerin kamuoyunu sakinleştirmek için buluştuğu, fakat somut sonuçların doğmadığı bir süreç ihtimali güçlü görünüyor.
İkinci ihtimal, savaşın sona erdirilmesine yönelik adımlar. Özellikle ABD ve Avrupa’da artan savaş yorgunluğu, ekonomik maliyetler ve güvenlik riskleri bu seçeneği giderek daha cazip kılıyor.
Üçüncü senaryo ise Batı cephesinde çatlakların oluşması. Özellikle Donald Trump’ın yeniden yükselen etkisi ve ABD seçimlerinin gölgesi, Avrupa’nın da karar alma mekanizmalarını zorlaştırabilir. Washington’un atacağı adımlar, yalnızca Ukrayna değil, transatlantik ilişkilerin geleceği için de belirleyici olacak.
Almanya’daki Tartışma: Asker Gönderme Meselesi
Zirvenin ardından en sert tartışmalar Almanya’da yaşanıyor. “Bundeswehr Ukrayna’ya gönderilecek mi?” sorusu artık yüksek sesle soruluyor. Bu konu uzun süre tabu olarak görülmüştü, ancak savaşın uzamasıyla birlikte kamuoyu baskısı artıyor.
SPD (Sosyal Demokrat Parti) bu noktada sert bir tavır aldı. Partinin önde gelen isimleri, Alman askerlerinin Ukrayna’ya gönderilmesinin ancak çok özel şartlarda tartışılabileceğini vurguluyor. Koşullar arasında NATO’nun kolektif kararları ve barış sürecine katkı sağlama ihtimali öne çıkıyor. Ancak doğrudan cepheye asker gönderme fikri, hem parti tabanında hem de Alman toplumunda güçlü bir dirençle karşılaşıyor.
Kamuoyunun Baskısı ve Savaş Yorgunluğu
Almanya’da halk, savaşın maliyetlerinden giderek daha fazla etkileniyor. Enerji fiyatlarındaki artış, güvenlik endişeleri ve savaşın Avrupa’ya yayılma riski, siyasetin üzerindeki baskıyı artırıyor. ABD’nin askeri baskısı ile Alman toplumunun barış isteği arasında sıkışan Berlin yönetimi, kolay bir karar veremiyor.
Belirsizlik Devam Ediyor
Beyaz Saray’daki zirve, savaşın kaderini değiştirecek bir dönüm noktası olabilirdi. Ancak ortaya çıkan tablo, belirsizliği ortadan kaldırmadı. Aksine, hem diplomasi hem de askeri seçenekler masada kalmaya devam ediyor.
Almanya açısından ise asıl mesele, Ukrayna’ya ne kadar angaje olunacağı sorusunda düğümleniyor. SPD’nin koşullu yaklaşımı, Berlin’in savaşta ön safta yer almak istemediğini açıkça gösteriyor.
Ukrayna’da barış mı sağlanacak, yoksa savaş yeni bir evreye mi girecek? Bu sorunun cevabı, önümüzdeki aylarda yalnızca Kiev ve Moskova’nın değil, Washington ve Berlin’in tutumuyla da şekillenecek.