İlim ilim bilmektir,  İlim kendini bilmektir! Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır? 

İlim ilim bilmektir,  İlim kendini bilmektir! Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır? 
Tülay Dikmen

İlim ilim bilmektir,  İlim kendini bilmektir! Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır? 

 

Demiş Hak aşığı Yunus Emre.. Allah (CC) aşkıyla yanan Yunus'un hiç bir sözü boşa değildir elbet.. Bu dörtlük o kadar derin ki; her bir mısrasına sayfalar dolusu yazsak içindeki mânaya ulaşamayız. Gelin ufak bir girizgâh yapalım..                                  

Efendimize(SAV) ilk gelen vahiy neydi? "OKU"!                                                      

Okuma bilmeyen bir kula, okunacak bir şey olmadan "oku" emri gelmişti. Efendimiz (SAV) sordu Cebrail'e (AS).                    

Neyi, nasıl okuyacaktı? Ardından bir kez daha tekrar edildi aynı emir "OKU!" Sonrasında devamı vahyedildi Rabbi tarafından.[ALAK SÛRESİ(1-5)]                                       

"YARADAN RABBİNİN ADIYLA OKU!"   

2- "O İNSANI BİR ALAKTAN YARATTI."       

3- "OKU! SENİN RABBİN EKREMDİR." (En cömert olandır)                                           

 4- " O, KALEMLE YAZMAYI ÖĞRETENDİR"

 5- "İNSANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETENDİR"...

 İlk vayedilen ayetlerin muhtevasına baktığımızda tüyler ürpertici.             

"ALAK" kelime manası: Yapışmak, asılmak, asılı kalmak, ilgi, sevgi anlamlarında bir sözcük!!                                        

1400 küsur yıl önce bu kelimenin gerçek muhtevası biliniyor muydu? Şimdilerde bilim ışığında alak kelimesi; anne rahmine tutunan emriyo, zigot gibi isimler verilerek açıklanıyor.. Ama Rabbimiz; bizim için seçtiği peygamberine, kendini ilk kez duyurduğunda vahiyle anlatmış bunu.. Neden ilk ayetler bunlar, düşünelim.. Yaratılmış olarak bizim acziyetimizi, hiçliğimizi "oku"mamızı emretmiş Rabbimiz! Nasıl okuyacağımızı da kendisinin "Ekrem" (cömertlik) sıfatıyla bize öğreteceğini bildirmiştir.

 İşte Yunus Emre'nin "Sen kendini bilmezsen! Bu nice okumaktır" dizelerinin gerçek manası da budur belki..                 

 

Biz; yaratılmışlığımızdaki mucizeyi, acziyetimizi, kâinatı, Kuran-ı Kerim'in sırlarını, anlamadan okursak; ya nice (boşuna) okumaktır! der Aşık Yunus.. 

Allah(CC) bir kulu o "Alaktan" yaratır; bunun için ise bir kadın bir erkek kulunu vesile 

kılar, anne- baba olurlar ve onlara rahmet sıfatından verdiği payelerle merhamet duygusu gelişir, onu sahiplenirler, hem de ne sahiplenme!!                                     

Benim çocuğum!!                                

Hâlbuki ilk emir neydi? OKU!                 

 Keşke her daim ve gerçekten kendimizi bilerek okuyabilsek bu sırları.. 

 

Ve şimdi işin başka bir boyutuyla konuyu daha sağlam oturtalım isterseniz..     

Kuran-ı Kerim'i meâl olarak okurken dikkatimizi çekmiştir illaki.. Allah (CC) kendi zat'ı ilâhisinden bahsederken neden birçok ayette "biz" ifadesini kullanmıştır? Bu konuda farklı birçok görüş vardır..   Ama bu görüşlerin çoğunluğu; "Lâ ilâhe illallah" (Allah birdir ve tektir) diyerek iman etmiş kullar olarak elbette "biz" ifadesinin çoğul anlamında değilde, belki biz aciz kullarına tevâzuya örnek olarak kullanıldığı yönündedir.                                                 Yani Rabbimiz yarattığı kullarının nefsini de yaratan olduğundan bilir kulunun büyükleneceğini, ben diyeceğini ve belki mütevaziliği öğretme şeklidir bu..     Aslında biraz daha eskilerde; kendinden bahsederken biz diye konuşan amcalar, teyzeler vardı çocukluğumuzda.. Belki de onlarda bu hassasiyette idiler, kim bilir...

 

Peki ya biz? Biz nelere "Benim!!" diyoruz? Bizleri yoktan var eden, her türlü nimeti bize bir lütuf bir rahmet olarak bahşeden Rabbimiz bile tevâzu ile kendini "biz" diye ifade ederken hangi akla hizmet veya hangi had ile BEN veya BENİM diyoruz!       

 Benim evim, benim arabam, benim çocuğum, ben başardım, ben yaptım, ben ben..                                                             

  Ah biz insanlar... Nisyan (unutan) kökünden geldiğimizden belki; ilk emirdeki 

Hiçliğimizi, yaratılışımızdaki sırları, bizden istenenleri ve vaad edilenleri unutuyoruz galiba..                                                     

Keşke her konuda önce kendimizi hatırlasak, bilsek sonra sırları okusak ve unutmamak için sürekli tefekkür etsek...

 

"İşte sana da emrimizle bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık" (Şûrâ Sûresi-52) 

Ez cümle, bu dünya hayatını bize verilen akıl farkıyla yaşayalım...                       

 Rabb'e kulluk vazifesi ile yaratıldığımızı ve yaratılmış olmanın acziyetini de unutmayalım...                                           

Bize geçici olan bu dünya hayatı için bahşedilen; ne eşimize, ne evlâdımıza, ne mala mülke, ne mâkama, hatta bedenimize 

dahi "Benim" demeyelim, Allah'ın izniyle diyelim, İnşallah diyelim..                         

Önce kendimizi bilelim ve yine önce kendimizden başlayarak okumaya, anlamaya gayret edelim İnşallah.. 

 

Bize bilmediğimizi bildiren, maddi manevî her türlü ihtiyacımızı gideren, türlü türlü nimetlerle bizlere Rahmetini gösteren Rabbimiz'e sonsuz şükürler olsun.       

Allah (CC) cümlemizi; ben demekten, benim demekten, büyüklenmekten, kibirden uzak " KENDİNİ BİLEN KUL" eylesin inşallah.. 

 

VESSELAM..

Tülay Dikmen