Güneydoğu’nun yıllardır can alan sorunu: Arazi anlaşmazlıkları

Bismil İlçesinde dün arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan silahlı kavgada 9 kişinin ölmesi, bölgede yıllardır son bulmayan bu sorunu bir kez daha gündeme getirdi. Bazen onlarca yıl süren, bazen kan davalarına dönüşen bu sorunun kaynağında ne var? VOA Türkçe uzmanlara sordu

Güneydoğu’nun yıllardır can alan sorunu: Arazi anlaşmazlıkları

Birçok filme, şiire, şarkıya konu olan arazi kavgalarının sonuncusu Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde yaşandı. 200 dönümlük bir arazi nedeniyle başlayan husumet, geride dokuz ölü, iki yaralı bıraktı. Bu tarz olaylar bölgede neredeyse her yıl yaşanıyor. Gerginliklerin çoğu ya ölüm ya da yaralanma olaylarıyla son buluyor.

Dokuz yıl önce yine Bismil’de 8 kişi arazi anlaşmazlığı nedeniyle öldürüldü. Lice ilçesinde 2019’da meydana gelen olayda iki aile arasında çıkan arazi kavgasında 1 kişi hayatını kaybetti. Yine Lice’de 2020’de Güçlü ve Serin Mahalleleri arasında meydana gelen silahlı kavgada 3 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Olayın nedeni yine arazi anlaşmazlığı. Geçen yıl yine Lice’de iki akraba aile arasında çıkan kavgada 5 kişi yaralandı. Bismil’dekinden iki hafta önce Mardin’de yine arazi tartışmasıyla başlayan kavgada, 14 kişi yaralandı. Peki Cumhuriyetin kuruluşuna kadar uzanan bu olayların arkasındaki neden nedir? VOA Türkçe bu soruların yanıtlarını uzmanlarına sordu.

İhtilafa neden olan arazilerin neredeyse tamamı tarım arazilerinden oluşuyor. Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, mera ve hazine arazilerinin yıllarca tartışmalara neden olduğunu söyledi. İskenderoğlu son yıllarda ölüm ve yaralanmalara neden olan husumetlere ise Tarım Bakanlığı’nın yaptığı arazi toplulaştırma çalışmalarının yol açtığını savundu.

Arazilerin yerlerinin sahiplerinin bilgisi dışında değiştirildiğine dikkat çeken İskenderoğlu, “Son zamanda da toplulaştırma nedeniyle sorun yaşanıyor. Parseller, çiftçilerin ektiği yer, rastgele değiştiriliyor, sınırlar, yollar birbirinin içine giriyor. Böyle olunca da vatandaş bunun yüzünden kavga ediyor. Bu yanlıştır, toplulaştırma şekli yanlıştır. Geniş mutabakatla olması lazım. Toplulaştırma firmaları para alsın diye resen yapıyorlar. Resen yapıp tapuya gönderip tescil yaptırıyorlar. Sonra çiftçi birbirini mi öldürüyor bununla ilgilenmiyorlar” dedi.

Sorunların genelde yıllarca sürdüğünü ifade eden İskenderoğlu, husumetlerin yaşandığı bölgelerin ileri gelenlerinin anında müdahale etmesi gerektiğini söyledi. İskenderoğlu, Diyarbakır’da husumetlerde arabuluculuk yapması için bir kent konseyinin kurulması gerektiğini de sözlerine ekledi.

İskenderoğlu’nun vurgu yaptığı arazi toplulaştırma işlemi 7 Şubat 2019’da Resmî Gazete ’de yayınlanan yönetmelikle düzenlendi. Toplulaştırma Tarım Bakanlığı’nın sitesinde şöyle tanıtılıyor:

”Çeşitli nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyetleri yapmaya imkan vermeyecek biçimde parçalanmış, dağılmış, bozuk şekilli parsellerin modern tarım işletmeciliği esaslarına göre ve sulama hizmetlerinin geliştirilmesi için uygun biçimde birleştirilmesi, şekillendirilmesi ve yeniden düzenlenmesi işlemine ‘Arazi Toplulaştırması’ denilmektedir. Arazi toplulaştırmasının amacı tarım işletmelerinin sahip oldukları küçük, parçalı ve dağınık arazileri modern tarım işletmeciliğine göre yeniden düzenleyerek, daha az zaman, işgücü ve sermaye kullanımı sağlamak, üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini artırmak ve kırsal kesimdeki nüfusun hayat standartlarını yükseltmektir.”

“Geç sonuçlanan davalar sürtüşmelere neden oluyor”

Arazi davalarının makul sürede çözülmemesi de kavgaların baka bir nedeni. Bu görüş Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Mehdi Özdemir’e ait. Yıllarca süren ve Yargıtay’da defalarca bozulan davalar olduğuna dikkat çeken Özdemir, sürenin uzamasının husumetleri arttırdığı görüşünde.

Sürenin uzamasının taraflar arasında husumete yol açtığını dile getiren Özdemir, şöyle konuştu:

“Burada önemli olan husus, yargı makamlarının hukuki açıdan iddiasını ispatlayan, delilleriyle ortaya koyan taraf lehine, ivedilikle karar verip, bu yargı uyuşmazlığının giderilmesini sağlamaktır. Davaların yargılamaları yılları hatta 10 yılları bulunca, davanın tarafları, kendileri şiddet içerir davranışlarla, ölümlere sebebiyet verecek vakalarla, husumeti sonuçlandırmaya çalışıyorlar. Mahkemeler alacakları tedbirlerle, en makul olan süre içerisinde yargılamayı sonuçlandırırsa, iki tarafı da ikna edecek bir karar alırsa, taraflar kendi aralarında sonra çözüm bulmaya çalışmaz.”

Özdemir’in sözünü ettiği uzun yargılamalarla ilgili en bilinen örnek Bağlar ilçesindeki bir araziyle ilgili. 1915 olaylarından önce Diyarbakır’da yaşayan bir Ermeni’ye ait olduğu sanılan arazi Diyarbakır’da 1950 yılında başlayan kadastro çalışmaları sırasında birçok kişi adına tapulandı. Arazinin sahibi olduğunu belirten Hüseyin Uluğ ile Mehmet Arcak ve Ahmet Arcak, 26 Şubat 1954’te Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, 350 dönüm arsalarının kayıtlarda 147 dönüm gösterildiğini ileri sürüp düzeltilmesini isteyerek dava açtı. Yıllar içinde arazi üzerinde hak iddia eden başka kişiler de dava açtı. Son olarak Hazine ise, arazinin mütegayyip (firari, kayıp veya kendilerinden haber alınamayan) gayrimüslimlere ait olduğunu ileri sürerek, arazinin Hazine’ye verilmesi için dava açtı. Defalarca Yargıtay’dan dönen dava 60 yılı aşkın süre devam etti.

“Toplumsal bütün dinamikler kullanılarak daha da olumsuz sonuçların doğmasına engel olunabilir”

Sosyolog Aslan Özdemir ise sorunun etkin bir siyasi denetim olmamasından kaynaklandığını savundu. Yörenin ileri gelenlerinin de sorunu çözemediğini hatırlatan Özdemir, “Sorun çözülmedikçe çözülmez bir hale gelmiş. Ortaya çıkan sonuç sosyolojik olarak aileler arasında meşru şiddet kullanma hakkını doğurmuş ve ne zaman son bulacağı bilinmeyen bir durum ortaya çıkarmıştır. Çözülmeyen sorun bir kördüğüm noktasındadır. Bu durumdan o köylerde yaşayan birçok insan hem sosyolojik, psikolojik birçok olumsuzluklar yaşayacaktır. Toplumsal bütün dinamikler kullanılarak daha da olumsuz sonuçların doğmasına engel olunabilir” diye konuştu.

“Husumetlerin son bulmasının yolu diyalog ve uzlaşı kültüründen geçer”

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası meclis toplantısının gündeminde de Bismil’de yaşanan olay vardı. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, bu tarz olaylara zemin oluşturan toplulaştırma çalışmalarına dikkat çekildi. Açıklamada şu uyarılara yer verildi:

“Tarım arazilerinde yapılan toplulaştırma işleminde yapılan yanlışlıklar, Hazine arazileriyle ilgili hukuk süreçlerinin yıllarca sürmesi ve genel manada hukuksal süreçlerin ağır işlemesi bu tarz olayların yaşanmasının başlıca nedenlerindendir. Bunun yanısıra bireysel silahlanmanın artması, genel manada toplumun uzlaşı ve barış ikliminden uzaklaşması maalesef anlaşmazlıkların bu şekilde sonuçlanmasına yol açmaktadır. Bölgemizde ve ilimizde yaşanan bu tarz olaylarının önüne geçmek için hukuksal süreçler hızlıca neticelendirilmeli, toplulaştırmadan kaynaklanan sorunlar doğru bir şekilde tespit edilip çözüme kavuşturulmalıdır.”

Mahmut Bozarslan