Almanya’da Türkçe Medyanın Çöküşü: Sessiz Bir Kayboluş

Bir zamanlar geniş kitlelere hitap eden Türkçe yayınlar, Almanya’da finansal krizler, yanlış yönetimler ve siyasi angajmanlar nedeniyle büyük bir güç kaybı yaşıyor. Toplumun sesi olması gereken basın, artık etkisiz ve itibarsız bir noktaya sürüklendi.

Almanya’da Türkçe Medyanın Çöküşü: Sessiz Bir Kayboluş
2016 Frankfurt Basın Çalıştayı’nda masaları dolduran Türkçe gazeteler, bugün büyük ölçüde tarihe karıştı. Almanya’daki Türkçe medyanın çöküşü, bu karede yıllar öncesinden habercisini veriyordu. Arşivfoto: Medya.Berlin

Bir dönemin güçlü basını bugün yok hükmünde

Almanya’da Türkçe yayın yapan gazeteler ve dergiler, bir zamanlar milyonlara ulaşırken bugün ya kapandı ya da birkaç küçük mecra dışında varlık gösteremiyor. Finansal sorunlar, kurumsal yetersizlik ve yanlış yönetimler, bu sessiz çöküşün en önemli nedenleri arasında.

Almanya’daki milyonlarca Türkçe konuşan insan ise bu gerilemeden büyük ölçüde habersiz. Medya alanının güçlendirilmesi, sadece basının değil aynı zamanda sorumluluk sahibi siyasetçilerin de görevi olarak görülse de, bugüne kadar ciddi bir irade ortaya konulmuş değil.

Siyasetçiler duyarsız, basın etkisiz

Türkiye’den Berlin’e uzanan siyasi temsil zinciri, toplumsal sorunlara kulak tıkamış bir görüntü veriyor. Bürokratlar ve vekiller, toplumla temas yerine daha çok kişisel prestij peşinde koşuyor. Bu durum Türk basınının Alman siyasetinde ve bürokrasisinde hemen hemen yok sayılmasına yol açıyor.

Kalan birkaç medya organı da çoğu zaman gazetecilik yerine siyasi angajmanla hareket ediyor. Gazetecilik etik değerler yerine, trollük ya da tetikçilik öne çıkıyor. Bu tavır, hem meslektaşlar arasında hem de toplum gözünde güven kaybını derinleştiriyor.

Potansiyel var, medya gücü yok

Oysa Almanya’daki Türk nüfusu bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nüfusundan çok daha fazla. Teşbihte hata olmaz; neredeyse Türkiye’nin beşinci büyük şehri kadar kalabalık. Her yıl Türkiye’ye aktarılan döviz, yapılan yatırımlar bu kitlenin ekonomik gücünü gösteriyor. Ancak bu büyük nüfusun medya yapılanması, toplumsal baskı gücü yaratacak seviyede değil.

Alman toplumu ve siyasetiyle eşit göz hizasında konuşabilecek bir medya yapılanması kurulabilmiş değil. 2016’da Frankfurt’ta düzenlenen basın çalıştayında bu sorunlara çözüm aranmış olsa da, üzerinden geçen yıllar çalıştayın sonuçsuz kaldığını ve sorunların daha da büyüdüğünü ortaya koydu.

Gelecek için etik ve ortak sorumluluk şart

Bugün Alman siyasetinde tanınan Türk gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Kurulamayan temaslar, akreditasyon engelleri, finansal zorluklar ve güven kaybı, Almanya’daki Türkçe medyayı yok olmanın eşiğine getirdi.

Sonuç olarak, Almanya’da Türkçe medyanın geleceği yalnızca finansal destekle değil; etik yayıncılığın, kurumsal dayanışmanın ve toplumsal sorumluluğun yeniden inşasıyla mümkün olabilir. Toplumu ayrıştıran ve şahsi çıkar için hareket eden anlayışın yerine, ortak bir vizyon ve güven inşa edilmediği sürece tablo değişmeyecek gibi görünüyor.