Eski gazeteci, şimdinin “saygın işkadını”
Eski gazeteci, şimdinin “saygın işkadını”: Aynı iftira, aynı talimat.

Yıl 2004’tü…
Devletin kılcal damarlarına kadar sızmış, paralel bir yapı hâline gelmiş bir örgütle tek başıma mücadele ediyordum.
Herkes susuyordu.
Kimi korkudan, kimi menfaatten, kimi de o yapının doğrudan parçası olduğu için.
Ben susturulamadım.
Boyun eğmedim.
Yalnız kaldım ama yolumdan dönmedim.
Aradan yıllar geçti…
O yapının kilit isimlerinden birinin kardeşi, Berlin sokaklarında “gazeteci” kimliğiyle dolaştı.
Sonra kimlik değişti.
Yeni unvan: “saygın işkadını.”
Yeni pozisyon: Prestijli bir işadamı derneğinin yönetim kurulu.
Ama görev değişmedi.
Yöntem aynı, senaryo tanıdık:
İftira at, algı oluştur, itibar suikastı yap.
Üstelik bunu yaparken bir de kendini yeminle aklamaya kalkıyor.
Ama bilmiyor ki bu iftirayı iki ayrı insan bizzat duydu.
Biri doğrudan tanık.
Diğeri o iftiranın doğrudan hedefi.
Gerçek bu kadar netken hâlâ sessiz kalanlara, bu durumu sineye çekenlere sormak lazım:
Bu suskunluk neden?
Biz bu yapıyla mücadele ederken yıllar boyunca tehdit edildik.
Defalarca hedef gösterildik, yalnız bırakıldık.
Darbe girişiminden çok önce açık açık tehdit aldık.
Ve şimdi o yapı, sahaya yeniden sürülüyor.
Üstelik bu kez “saygın” sıfatlarıyla cilalanmış, kartviziti parlatılmış versiyonlarıyla.
Ama unuttukları bir şey var…
Bizi tehdit edenlerin karşısında dün eğilmedik, bugün de eğilmeyiz.
İsimler değişebilir, görevler değişebilir, maskeler değişebilir…
Ama hain, her yerde haindir.
Ve susan herkes, en az hain kadar sorumludur.
İlgili Haber
Hafızasız Toplumlar, Her Sabah Yeniden İşgal Edilir