Berlin'de İftar Sofraları

 Berlin Türk Eğitim Derneği (TED) ikinci iftarını verdi. Gazeteciler ve Akademisyenlerin çoğunlukta olduğu bu iftar sofrası Rüştü Kam’ın açılış konuşmasıyla açıldı ve Tarık Ercan’ın yaptığı sofra duasıyla kaldırıldı.

Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları
Berlin'de İftar Sofraları

 BERLİN-

Berlin Türk Eğitim Derneği (TED) ikinci iftarını verdi. Gazeteciler ve Akademisyenlerin çoğunlukta olduğu bu iftar sofrası Rüştü Kam’ın açılış konuşmasıyla açıldı ve Tarık Ercan’ın yaptığı sofra duasıyla kaldırıldı. 

Dr. Hureyre Mürsel Ahmet Kam’ın konuşmacı olarak katıldığı iftar sofrasında, Humboldt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin Dekanı Prof.Dr. Serdar Kurnaz, Prof.Dr. Muhammed Far ley ve Dr. Aydın Süer de vardı.


Ayrıca birçok gazeteci de katılmıştı iftar sofrasına. Ha-ber.com İnternet portalının sahibi Sefa Doğanay, Medya Berlin İnternet portalının sahibi Mustafa Ekşi, Alman -Türk Gazeteciler Birliği (ATGB)’in Eş Başkanı Ali Yıldırım, Kadınca Dergisinin sahibi Özlem Coşkun, Anadolu Ajansı’nın Almanya temsilcisi Cüneyt Karadağ,  Europetivi’nin sahibi Tamer Aydın, Mocca Dergisi’nin sahibi Rüştü Kam da misafirler arasındaydı.

 

Türk Eğitim Derneği adına konuşmasını yapan Rüştü Kam, misafirleri tek tek tanıttıktan sonra şunları söyledi: “Türk Eğitim Derneği 2.000 yılında kuruldu. Öğrencilerin okul derslerine yardım amacıyla kurulan dernek, daha sonra, içinde bulunduğunuz bu kütüphaneyi kurdu, Hikmet Kütüphanesi. Almanya’nın ilk Türk kütüphanesidir. Bünyesinde 12 bin cilt kitap barındırmaktadır. Sonra, Mocca Dergisi’ni yayınlamaya başladı, iki dilde yayınlanır. Mocca Dergisi’nin isim babası Hureyre Kam’dır. Yılda, bir kez kültür gezisi ve eğitim kampı düzenleyen Türk Eğitim Derneği, ayrıca her Cuma yaptığı okuma akşamlarıyla halkımıza hizmet vermektedir.”

 

Alman-Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) adına konuşan Ali Yıldırım önce sahibi olduğu kendi deyimiyle dünyanın en küçük televizyonu olan AYPA Televizyonu’ndan bahsetti. Yıldırım Almanca ve Türkçe olarak yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Alman-Türk Gazeteciler Birliği 2023 yılında Berlin’de kurulmuştur. Bu teklif Rüştü Hocamızdan gelmiştir. Eş Başkan Mustafa Ekşi’dir. Berlin Almanya’nın Başkentidir. Haberler buradan servis edilir. Birçok gazetecinin bulunduğu böyle bir yerde Türk Gazetecilerinin örgütlendiği bir dernek olmalıydı. Geç kalınmış bir örgütlenme. Amacımız Almanya’nın Başkenti Berlin’den dünyaya doğu ve tarafsız haber akışını sağlamaktır. “

Günün Hatibi Hureyre Kam yaptığı konuşmada şunları söyledi. “Ben Türk Eğitim Derneği’nin çatısı altında yetiştim. Türk Eğitim Derneği’nde hizmetlerim oldu. Ne zaman buraya gelsem hatıralarım canlanır ve heyecanlanırım. Başkanımız Ahmet Yumuşak ve Annem Fatmana Kam’ı hatırlarım.  Bu derneğe yıllarını veren iki insan. Onlar Hakk’a yürüdüler. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin.

 Ben bugün hayali bir kişilikten bahsedeceğim. Bu hayali kişilik Hayy b Yakzan’dır. Bu sembolik bir isimdir. Hayy, Allah’ın sıfatıdır ve yaşayan demektir. Yaksan ise uyanık demektir. Kalp ve akıl gözü açık kişi manasna gelir. Dünyada felsefi romanın ilk örneği ve ilk "robinsonad" olan Hayy bin Yakzân, 14. yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine çevrilmiş, başta Robinson Crusoe'nun yazarı Daniel Defoe olmak üzere birçok Batılı sanatçı ve düşünürü etkilemiştir.

 Hayy b.Yakzan, Felsefe ve tasavvufi öğretileri sembolik bir dille ifade ederek daha iyi kavranmasını sağlamak düşüncesi ile yazılmış olan bir alegorik romandır ve İbn. Tufeyl’in sistemini oluşturan ana fikirlerin yer aldığı en önemli eseridir. İbn. Tufeyl bu eseriyle Kelam ve Felsefe tartışmalarının şu dört problemine cevap arar:

1-Ben kimim (Kimlik tespiti)?

2-Nereden geliyorum, kâinat neden vardır (Tanrı inancı)?

3- Nasıl yaşamalıyım (Ahlâk)

4- Filozof ile peygamberin farkı nedir (Filozof Hakkı bilir ama kitlelere hitap edemez. Peygamber hakkı bilir ve insanlara örnek olur)?

 

İbn. Tufeyl bu soruların cevabını verdikten sonra, döneminde tartışılan üç önemli soruna çözüm getirir. Bunlar;

1-İnsan kendi başına, hiçbir eğitim almadan sadece doğayı gözlemleyerek ve düşünerek "insan-ı kâmil" seviyesine ulaşabilir.

2-Gözlem, deney ve akıl yürütme yoluyla elde edilen bilgiler, vahiy ile çelişmez. Başka bir deyişle din ile felsefe ve daha dar olarak da bilim çelişmez.

3-Mutlak bilgiye ulaşmak bireyseldir ve bunu herkes başarabilir.

 Sonuç olarak bu romanla İbn Tufeyl, insanın kendi başına "insan-ı kâmil" aşamasına ulaşabileceğini kanıtlamaktadır. Bütün ömrünü kimsesiz bir adada geçiren Hayy, bir ceylan tarafından beslenip büyütülmüştür ve hiçbir toplumsal bağı olmayan bir münzevîdir. Elli yıl içinde evreni gözlem ve deneylerle, kıyaslamalar ve akıl yürütmelerle çözer, varoluş nedenlerini, anlamlarını, Tanrı ile olan bağıntılarını kavrar.

Diğer bir adadan gelen ve vahye dayalı inancı ve dini simgeleyen Absal'la karşılaşması, kendisinin tek başına ulaştığı yaratıcı olgusu ile Absal'ın inancının örtüşmesi ve bunun üzerine ikisinin birlikte Absal'ın adasına giderek yüce gerçeklikleri anlatmaya çalışmaları ibretliktir. Absal toplumsal dini temsil eder ve orada din sembollerle anlatılır ve ritüellerle yaşanır. Hayy ise toplumsal din ile örtüşen hakikatini yalın olarak anlattığı için toplum onu hazmedemez ve dışlar. Her zaman olduğu gibi. “

 

Sunumdan sonra, soru cevap kısmında misafirler söz aldılar. Eflatun (Platon), Aristoteles ve İbn Sina ile ve onların felsefeleri ile ilgili sorularla sunum sona erdi.

 

Böylece iftar sofrası toplu hatıra fotoğrafı çekilerek noktalandı.